Yine bir gece bizim tertipler bir çılgınlık yapıp firar ettik ve internet kafeye gittik. Kimisi sevgilisiyle konuşuyor kimisi oyun oynuyor kimisi bahis sitelerinde geziyor öyle vakit öldürüyor, biraz olsun askerlik psikolojisini üstümüzden atmaya çalışıyor. Kafeye oturmamızdan yaklaşık 20 dakika sonra kafenin önünde kavga çıktı biz tabi asker adamız polis gelirse yandık, hemen masaların hesaplarını ödeyip kaçtık ordan sonra kışlaya geri dönmek için anksörlü telefondan sevdiğimiz bi taksici abimizi aricaz, neyse arkadaş kartı taktı taksiciyi arıyorken pat, arkamızda ekip arabası durdu. Hepimizin birbirimize "yaktık askerliği beyler" bakışı atıyoruz. Araçtan bi polis indi yaklaştı yaklaştı derken hemen yan taraftaki büfeye geçti, derin bi ohh çektik ve dikkat çekmemek için ekip otosu gitmeden bozuntuya vermedik kendi aramızda gündelik hayattan falan bahsediyoruz aklımız sıra polisi aldatıcaz :) taksici abimiz geldi ve geceyi noktaladık kazasız belasız.
Bir akşam içtimasından sonra arkadaşlarla kantin bölgesinde oturmuş laflıyoruz. Her gün aynı şeyler, yat kalk görev yerine git nöbetini tut akşam olsun yat kalk..... hep aynı şeyleri yaptığımızı, bi değişiklik yapmamızı ve bu monotonluktan kurtulmamız gerektiğini düşündük ve hava kararınca çarşıya kaçıp internet kafede counter strike oynamaya karar verdik. Depocuyla aramız iyiydi gittik önce ondan sivil eşyanın anahtarını aldık ve sivil eşyalarımızı tuvalette giyip üstüne birde kamuflaj giydik kimse anlamasın diye. Nöbetçilerin görüş alanı dışında yer bulduk ve sızarak kaçış bölgesine vardık. Hemen tel dibinde kamuflajları çıkartıp atladık sırayla ama hesaba katmadığımız bişey vardı. Çarşıya giden yol kışla önünden geçiyor ve karşı yoldan geçemezdik çünkü rütbelilerin yaşadığı toki konutları vardı ve orada da askerler nöbet tutuyor. Aksi istikamete döndük ve kışladan uzakta yol üzerinde beklemeye başladık. Şansımıza şehir içi otobüste ordan geçmiyor. Biz ne yapacağımızı düşünürken önümüzden bi taxi geçti son sürat arkadaşlar hemen ayağa kalkıp ıslık çalmaya başladılar ve neyse ki taksicinin radyosu kapalıymış herhalde duydu ve durdu. Sevinçle koştuk taksiye atladık ve kışlanın önünden güvenle geçtik. Taksici bize asker misiniz diye sordu biz korktuk tabi, yoo falan dedik. Hadi len ordan saçlar dazlak altta eşofman bu soğukta kimi kandırıyosunuz; ama merak etmeyin ben de askerdeyken çok kaçtım ihbar etmem sizi dedi ve gülüştük falan o gece saat 11:30'a kadar internet kafede takıldık ve yine aynı taksici vasıtasıyla kaçtığımız tel dibine geri döndük.
Yer Isparta Merkez iç güvenlik ve tatbikat alayı. Yaşadığım mahalleden samimi bir arkadaşımla aynı acemi birliğine düştük ve muayene sırasındayız. Bizden yana sıkıntı yok biz eğlencemize bakıyoruz espriler şakalar falan moralimiz gayet yerinde ama diğer askerlere bakıyosun hepsinin yüzünde bir aile özlemi, bir çaresizlik ve gözlerinde bir "nereye geldim ben böyle" bakışı. Arkadaşım emrah'ın çat pat kürtçesi var. Bir nabız ölçelim dedik ve arkadaş tuttu kürtçe konuşan birine "ne işimiz var bizim burda şimdi dağa çıkıp terör estirmek vardı" dedi, tabi bunu kürtçe söylüyor ve çocuk iç çekerek, özlemişçesine bi bakış atarak "hiç sorma be kardeş" dedi.. Emrah bana ben emraha bakıyorum... Az önce "nereye geldim ben böyle" bakışı atanlar artık bizdik..